Mart 17, 2022

in the middle


I don’t know who I am in the middle 

of a night or a nightmare, alone

who could not say we would meet again 

to jump into illusion of dreams.

This is a run away with a few words to feel 

your reflections into mine.

Outsiders from little Earth of a virtual universe 

could burn there 

if try to look inside of their souls. 

Run away, run and run and run and run and run

and away but be quite when run, hush my suave,

hard to feel in there but

already know I'm in the middle of a night reflection or a nightmare.

Music on my ears and asking “is it truth or dare?”

Who cares if I’m in a middle of a night like a mare.

Please smile, even if I'm a mare in the middle of tonight.

Music in my eyes and looking yours to get a dare 

to jump into dreams from a nightmare to 

be an illusion of mare. 

Temmuz 24, 2019

Geç oldu artık.


Bileklerimden astım kendimi 
Gözümün yaşı akarken silmiş alnımın yazısını
Asla düşlenememiş bir geçmişi yaşamak uğruna şimdi
Geleceğimin anılarını kazıyorum ellerimin ayalarından
Sığındığım urganın ilmeğinden süzülen saçlarımla
Parmak uçlarımı okşuyorum kesik yerlerinden

Geç oldu artık, lütfen beni uyut. 

Mayıs 01, 2019

Aniden gelen düşüncelerimin gerçekliğiyle savaşmak yerine onları yazdım.

(Kendi kendime söylenmeyi bırakarak buraya yazmaya karar verdim, bunca zaman sonra.)

Neden itiraf etmeden duramıyoruz? Neden kimse bize nedenleri sormazken biz nedenleri kendiliğimizden açıklama ihtiyacıyla doluyoruz? Kimsenin açıklamaları dinlemediği fakat sürekli kendileri kendi dertlerini açıklamayla dolup taşarlarken bunun farkında olanlar da aynısını farklı yollarla yapma eğilimiyle uyanıyoruz?


Çok ama çok uzun zamandır koluma sepet gibi taktığım bir işle uğraşıyorum geceli gündüzlü. Bazen onu yapmaya dair tek satır ilerleyemesem de zihnim ve ruhum kendine es vermeden ona dair düşüncelerle köpürüyor kaynayan bir süt gibi. Düşüncelerim alev gibi yoğunlaştıkça taşıyorum, tüm ocak süte bulanıyor, mutfak süt yanığı kokuyor. Kendimi nasıl ifade etmem gerektiğini bulamıyorum.



Daha önce böyle yol ayrımlarına gelmişimdir elbette, hatta şu an hatırlamıyorum muhtemelen çoğunu. Fakat şu bitirmeyi umduğum tez tam 2012 şubatından beri beni kendine yâr etti. Vazgeçsem olmuyor, bitirmeye de elim gitmiyor.


Sızlanmadan geçirmem gereken zamanlar fakat halet-i ruhiyemin beni ani duygu kırılmalarıyla sınaması durumu zorlaştırıyor. Eskiden "günde dört mevsim değiştiriyorum" derdim bu hallerime ama artık bedenim bu ritmi kaldıramıyor açıkçası, yaşlanmak mı bu acaba?

Oysa böyle nice satır yazmak istiyorum, özgürce. Ve yine oysa bu teze başladığımda da özgürlüğüm için seçmiştim bu konuyu. Özgürlüğü ve köleliği düşüncelerimizde yaratıp söndürebiliyor muyduk aniden? Neden durmadan sadece sorular sormak istiyorum kimsenin cevaplamaya yeltenmeyeceği? Hem de kimselerin okumadığı ve okumayacağı buralara neden tekrar uğruyorum acaba?


Bugün mayısın biri. Ben sızlanmaları terk edip kendime inancımı en derin depolarımdan çıkararak yoluma devam edebilmeliyim artık. Yoksa hayatta kalmış olmamın bu 4 senenin sonunda hiçbir yararı olmayacak. Bari geçmişten gelen ne varsa süpüreyim artık, yüklerin fazlasını atayım. Kendi köleliğime son vereyim zihnimin kuyusundaki. Olmayacak çünkü böyle daha fazla, ölmesini beceremediysem yaşamanın hakkından gelebilmeliyim.


Aralık 12, 2017

Hiç_

Karlı bir kış gecesiydi düşünceler beni sardığında, yılbaşından üç gün sonrası. Bir apartmanın sekizinci katındaki eşyalı dairemizdeydim. Açıkçası düşüncelerimde kayboluşlarım daha eskiye dayansa da kaybolmak nefes almak gibi normaldi benim için yıllardır. Ama içimdeki tartışmalar o gece çok başka bir yere geldi. Çok aniydi. Başlarda, yorgun bir günbitiminde başlayan kar yağışını dondurucu soğuktaki balkonumuzdan izlemek iyi gelmişti. Sıcak bir kahveyle beraber düşen kar tanelerini izlemek dinginlik vermişti. Ta ki havanın karanlığının çöküp beni bambaşka anlara götürmesine karşı çıkamayana dek.

benim de ölümüm gelip çatacak bir gün
ışık dalgalarıyla parıldayan bir baharda
uzak ve dumanlı bir kışta
ya da feryat figandan arınmış bir hazanda
_Furuğ 

(Kış bebeğiyim ben. Oldukça kar yağışlı bir günde, annem misafirliğe giderken daha fazla dayanamamışım karnında. Ne acelem varmış bu dünyaya gelmek için inanın bilmiyorum. Oldu işte bir defa ki bu satırları dahi yazacak birine dönüştüm, geri dönemiyorum.)



Bir salonu ve açık mutfağıyla bir yatak odasına sahip olan dairemizde bize ait en yoğun şeyler kitaplardı. Onlar da olmasa benim ben olmadığımdan emin olacaktım. Muhtemelen o bulantım da çok daha öncesinde başlayacaktı.

Zamandaki an parçasının minnacık bir yerinde tutan bir iç çekilmesiydi benimki. Aslında hiç aklımdan çıkmayan fakat -an parçalarının bazılarında- beni bayıltacak hale getiren ölüm düşüncesiydi içimi tüketen. Üstelik keşke kendi ölümüm olsaydı dediğim bir ölüm bu. Annemin yokluğunun yüz seksen üçüncü gecesiydi o gece.

Bulantı'yı uzun zaman önce okumuştum. Varoluş sancısı çektiğim zamanlarda oradakine yakın hisleri de yaşamıştım. Hiçbiri o geceki kardan tiksinişimin raddesine ulaşamazdı. Balkon camından dışarıya doğru sarkarak yakmıştım sigaramı. Günlerdir doğru dürüst uyku uyuyamamıştım. Ama sanki bir sürü taş yutmuşum gibi geçen yüz seksen üç günde benliğiminin konuşmaları iyice değersizleşmişti. Saatlerce boş bir sayfaya, bir duvara ya da öyleyce boşluğa bakabiliyordum. İşte öylece kar yağışını izlemeye daldım ardı ardına çekilen sigara nefesleriyle. Bütün Ankara bembeyaz olmuştu. Saat oldukça geçe vurduğu için hiç ayak izi de yoktu.

"Yarın annemle karda yürüyelim." diye geçmişti içimden. Minnacık bir an parçası. Kahreden bir an parçası. Tüm yaşamımı mahfeden an parçalarının en derini. Beni ayak bileğimden çeken bir an parçası.

Ve o fark ediş; bu yağan karın toprak üzerini kaplaması ile onun üşüyeceği düşüncesi. Buz gibi havada onu yalnız bırakmışlık hissi. Düşen her kar tanesine duyulan nefret. Domino taşlarının yıkılışı kadar hızlı geçen diğer tüm boğulma anları. Aniden öğürmeler ve kardan tiksinti. Olduğun yere çökme ve hıçkırıklar. Aylarca -yıllarca-  süren etkisi.

Artan bir ivmeyle özlüyorum. Hiç geçmedi. Hiç geçmeyecek. Hiç bitmeyecek. Hiç olmayacak. Hiç dinmeyecek.


Hiç.
Hiç.
Hiç.



,